Denizlerde bir garip olay ve gaipten sesler
1952 Temmuz sonu, Ağustos başı... Gece karanlığında Ling kotrasıyla ilerliyoruz.İngilterenin güneybatı ucunda yer alan Scilly Adalarının hemen doğusundaki Bishop's Rock feneri arkamızda, Seven Stone da sancak kıç omuzluğumuzda. Bütün gece hemen hemen yarım saatte bir balıkçı gemilerinin yolundan çıkmak için tekneye yol vermek icabetti. Uyumanın imkanı yok. Yattığımızda düşmemek için ranzanın önüne yalpalık takıyor, kendimizi içine sıkıştırıyoruz. Kamaraya da kokmuş etin kokusu iyice sinmiş, bütün bunların üzerine tuz biber ekiyor...
Gece soğuk ve karanlık ince bir yağmur çiseliyor. Dümende yanlız duruyor ve düşünüyorum. İnsanoğlunun bu toprak yuvarlığı üstünde varlığına kavuştuğu o meçhul jeolojik devirleri bırakalım, fakat bildiğimiz son kısacık tarihin başlangıcından beri insanın sonsuz ve azgın denizlerle olan münasebettini takip edenler için, o ummanın kenarında ve içinde bulunurken heyecanlara düşmemek, o tarih devirlerinin yarattığı bin renkli nihayetsiz hayal alemlerine dalmamak mümkün mü ? Hele benim gibi en küçük yaştan beri denize delice bir sevgi ile bağlanmış bir insan için...
İşte ben de yalnızca ve gece karanlığı içinde dümende otururken buna yakın bir hayal ve hatıra aleminde yaşıyordum. Birdenbire aklım uzak ve yabancı Finikelileri "Viking" denilen Norman gemicilerini arkada bırakarak daha yakın zamanlara, üç, dört yüzyıl önceki zamana geldi ve kalbim kendi aziz milletine ait hatıralarla titredi. Evet şu anda kotranın altında çağlayan bu büyük deniz, bundan birkaç yüzyıl önce ve böyle karanlık gecelerde, Türk kahramanlık bayrağını taşıyan ve dümeni dedelerimizin demir elleriyle kullanılan kadırgalarımızın, kalyonlarımızın bordalarını da öpmüştü !
Fakat ne kadar garip, daha doğrusu ne kadar acı; İngilizlerin tarihlerinin köşeciğine sıkışmış bazı kayıtlar olmasa bizim bu maceradan haberimiz olmayacakmış. İngilizlerin büyük kraliçesi Elizabeth'in, düşmanlarının hücumuna karşı Türklerden yardım istediğini, bir donanma göndermemiz için yalvarıp yakardığını biliyoruz. Kraliçenin bu mektubu ve bizim padişahın ona cevabı da bugün mevcut. Fakat bir takım sebeplerle İngiltere sularına donanma gönderilmemiş. Galiba elli yıl kadar sonra şimdi haturlayamadığım bir tarihte, Türk korsanları bu güney İngiltere sularına geliyorlar. Scilly Adaları'ndan küçük bir adayı merkez yapıp adeta Bristol limanını ticarete kapıyorlar.İngilizlerden esirler alıyorlar. Vakit geçince de merkezleri olan bu küçük adacığı Fransız korsanlarına satıp Cezayir'e dönüyorlar.
Ben işte bu hatıralar içinde yanlız dümen başında dururken, esen ve yolumuzu kesen sert yıldız fırtınasının çığlıklsrı içinde kalın, sert seslerin Türk dili ile ; - Kurdoğlu reis , orsa edelim ! - Karabatak reis, toplar hazır mı ?
gibi kumandalar, sözler duyuyorum sanırsam acaba garip mi görülür ?
........
4 ay sonra Kasım 1952. Bir akşam üzeri Colin kamarada uyumuş, ben de güvertede balıkları seyrediyordum. Bir aralık kamaradan dumanlar çıkmaya başladı, gördüm. Herhalde arkadaşım kalktı sigara içiyor dedim kendikendime.Konuşmak için kafamı kaportadan uzattım fakat o uyuyordu ve kamaranın içi mavi bir dumanla kaplı, tuhaf bir koku var. Birşey yanıyor diye hemen uyandırdım. Telaş içinde bir iki dakikada tekneyi baştan aşağıya sintineye kadar aradık. Atlantiğin ortasında yanmaktan daha beter bir şey olamaz. Fakat hiçbir yerde ateşe benzer bir şey bulamadık. Bu arada duman da yok olmuştu. Günlerce bu muammayı düşündük ama bir cevap bulamadık. Tekne devamlı batıya doğru gittiğinden iskele tarafının, yani daima güneş gören yanının su kesminde arslanağzı çiçeğine benzer, açılıp kapanan, emerek yapışmış nebatlar peyda oldu. Hatta bu nebatlar daima dönen pareketa salvosunun üzerinde bile çıktı.
Rüzgar kah artıyor, kah hafifliyor. Barbados'a 600 mil yol var. 30 Aralık 1952 pazar günü Palma'dan beri ikinci bini tamamlamış, o gece de bermutad yemeğimizi yemiş, güvertede puro ile kahvelerimizi içiyorduk. Birden colin uçak sesi diye yerinden fırladı. Kulak verdik, tamam bir motor sesi var ve gittikçe de kuvvetleniyor. İkimizi de bir heyecan aldı. 32 gün denizde kaldıktan sonra medeniyetten bir ses geliyordu. Önce yaklaşan sonra yavaş yavaş silinen motor sesini yüreğimiz çarparak dinledik. Birkaç dakika sonra gene kendi alemimizde, gene bir boşlukta unutulup gitmiştik.
Herhalde kuzey Amerika'dan güneye inen bir yolcu uçağı. İçinde güzel bir sarışının getirdiği içkiyi nazlanarak içen birkaç kalantor... Siz dünyanın , tabiatın güzelliğini ne bilirsiniz !!!
Sadun Boro
1952'den...
Yazarın diğer yazıları:
Karadeniz mi, Ege mi ?
Son anda kurtulduk
Bu yaştan sonra başka ülkeye mi gidelim ?
Dünyada İlk Uzun Deniz Seyahatleri
Denizlerde bir garip olay ve gaipten sesler
Asiye kurtulamadı ama denizlerimiz kurtuldu !
Son eklenenler
